16 Ağustos 2014 Cumartesi

Bengisu'nun suçu ne?


Bengisunun suçu ne? |  görsel 1
Justin Timberlake tarafından keşfedildi, apar topar sahneye çıkarıldı. Grammy Ödülleri’ni seçen komitede yer aldı. Dünyanın en prestijli müzik okullarından Berklee’de burslu okumaya hak kazandı. Ama ilk klibi, Türkiye’nin en çok izlenen müzik kanallarından Kral TV’den üstü kapalı veto yedi. Şarkıcı Bengisu’ya göre derinde yatan sebep ise Türkiye’nin şişman ve dans eden bir şarkıcı görmek istememesi: “Pirelli Takvimi’nde bile büyük beden model var, siz neyin kafasındasınız?”
Bengisu’nun suçu ne?
21 yaşındasınız ama ‘Ben oldum’ diyen şarkıcılardan daha iddialı bir özgeçmişiniz var. Nasıl oldu bu iş? Müzisyenlik çocukluk hayaliniz miydi?
- Planlı programlı bir şey değildi. Sekiz yaşından beri şan ve piyano dersi alıyorum. 15 yaşından beri profesyonel anlamda çalışıyor ve bu işten para kazanıyorum. 16 yaşında ‘Ladies& Gentlemen Müzikal Topluluğu’nda yer almaya başladım, Sezen Aksu’dan Sertab Erener’e birçok isimle sahne alıyorduk. Hayatımı değiştiren Berklee College of Music’e kabul edilmek oldu.
Dünyanın en prestijli okullarından birine tam burslu kabul edildiniz. Nasıl oldu?
- Saint Joseph’teki matematik hocam “Ya burayı yapacaksın ya da konservatuvara gideceksin, ikisini bir arada yürütemezsin” dedi. Ben de “Yaparım arkadaş” dedim. Babamdan gizli Berklee’nin sınavlarına katıldım.  Yüzde yüz burslu olarak kazanınca ciddi anlamda müzik eğitimime başladım.  Aynı zamanda oyunculuk eğitimi de alıyorum. Müzikallerde filan yer alıyorum ya o yüzden...
Hangi müzikallerde?
- Hair, Hairspray ve de BPC Scream! ve Lion King’de oynadım.  Burada ancak hayal edilen şeyler, orada kolaylıkla gerçek olabiliyor. Okulun öyle bir ortamı var ki, bir bakıyorsun yanında John Mayer yürüyor, derslerine giriyor... Hocaların hepsi zaten Grammy’sini almış, artık yeni star keşfetmeye kafayı yoruyor. Buradaki konservatuvarlarda gereksiz ego savaşları var. Bir şey öğrenmeye çalışıyorsun ama yolunu kapatmaya çalışıyorlar. 
Justin Timberlake’in vokalistliğini yaptınız Madison Square Garden’daki konserinde... O iş nasıl oldu?
- Justin Timberlake’in  orkestrasının üyeleri, benim okulumda öğretmen. Davulcusu John Blackwell benim hocam ve Justin’le çok yakınlar. Madison Square Garden konseri öncesi provaları izlemeye götürdü. Mikrofon boşken “Gel, bir şarkı söyle” dedi. Ben de Justin’den ‘My Love’ı söyledim. Biri omzuma vurup “Yürü be kızım!” dedi.  Bir baktım: Justin!  Yere oturdu, dinledi. “Çok iyisin, akşam sahneye çıksana? Seni vokalistim olarak istiyorum” dedi. Apar topar bana kostüm diktiler. Konserden sonra da hep beraber oturduk, konuştuk, takıldık.
Nasıl bir yıldızın kulis ortamı?
- Enerjisi bambaşka. Aklınıza bir parti ortamı gelmesin, daha çok herkesin oturup muhabbet ettiği, şakalaştığı bir kulis.  Türkiye’de kimsede görmedim böyle bir samimiyeti... Adıyla hitap edeceksin, adamlarla müzik konuşacaksın... Yok böyle şeyler.
Justin gelip takıldı mı sizde?
- Tabii geldi, oturdu, sohbet etti. Saatlerini geçirmedi ama. Yine de samimiydi. Sıfır ego var adamda ya! Zaten aile gibi olmuşlar, turneleri iki sene sürüyor. Konserden önce dört ay boyunca prova yapıyorlar. Türkiye’de iki gün önce ite kaka provaya çıkarlar.
ADELE’E NEREM BENZİYOR?
Hazır Türkiye’ye dönmüşken... Sezen Aksu’yla çalıştığınızı söylediniz...
- 16 yaşındayken ‘Ladies and Gentlemen Müzik Topluluğu’nda ekip olarak olarak çalıştık. Onun dışında Ferhat Göçer, Alessandro Safina gibi isimlerle sahne aldık.  Ferhat Göçer’in konserinde tek başıma şarkı söyledim Harbiye Açıkhava’da. ‘Begging’ diye bir şarkı söyledim...
Gelelim tartışmalı konuya... Single’ınız ‘Dünyanın Öteki Ucuna’nın klibi ne kadardır dönüyor ekranlarda?
- Haziran başından beri. Klip maceralı oldu. Yönetmeni Ketche. İlk konuşmalarımızda “İleride güzel şeyler yapacağını biliyorum, bana kendini anlat” dedi. Müzikallerden birkaç klibimi yolladım. “Klipte kesin dans ediyorsun!” dedi.  Bu işe ilk girerken iki hedef koymuştum. Bir, şarkıcı değil, müzisyen olacaktım. İki, sıradan şeyler yapmayacaktım.  Kime hitap eder, etmez orasını pek kafaya takmadım. İlk klibim, biraz da eğlenceli olsun istedim.
Nasıl tepkiler aldınız?
- Bildiğiniz gibi işte. Türkiye’de bugüne kadar şişman olup da “Haydi arkadaşım ben dans ediyorum” diyen bir tane insan yok. Buna kalkışan da yok çünkü insanlara alıştıkları şeyin dışında bir şey vermeye çekiniyorlar. En fazla sanatçı şarkıyı söylerken fanı açıyorlar, saçlar uçuşuyor filan... Başka bir seçenek de yok.  Yurtdışında ben bunu yapsaydım çok farklı bir tepki alırdım. “Adele’i taklit etmek istiyor” dediler. Yani neyimiz benziyor? Adele hangi klibinde dans etmiş?
Kral TV’den üstü kapalı veto yediniz. Nasıl bir gerekçe gösterdiler?
- Daha klibi çekerken başladı bu süreç. Görüştüğüm bazı yönetmenler, “Klipte seni oynatmayalım” dedi. Radyolara gittim, klibimi DJ’lere izletttim.  “Bir daha çek, bu haliyle izlenmez” dediler. Kral TV’ye gelince, bu konuyla ilgili istediğim mercilerden istediğim cevapları alamadım. Kulağıma gelen duyumlar bu yönde olsa da  biri karşıma çıkıp da “Şişmansın ve dans ediyorsun, bu yüzden yayımlamıyoruz” diye açıklama yapacak mertliği göstermedi.  “Sebebini açıklayamayız, yayınlamayacağız o kadar” gibi garip şeyler söylediler.
Kırılmadınız mı bu tavır karşısında?
- Çok da umursamadım. Zaten benim olmak istediğim yer de orası değil. Ben Grammy’ye davet edildim, ödül alacakları seçen ekipten biriyim eninde sonunda...
Nasıl yani?
-‘Grammy Voters Academy’ diye bir oluşum var. Ben de içindeyim, adayları değerlendirerek Grammy’lerde kim kazanacak, seçiyoruz.
Kaç kişilik bu komite?
- İnanın bilmiyorum. Ama bizim okulda toplam 4 bin öğrenci var, Grammy komitesi geldi, tüm ortalamalarımıza ve performanslarımıza bakarak beş kişi belirlediler. Birçok mülakat ve sınavdan sonra da iki kişiye indirgediler.  O ikiden biri benim. Yani, Grammy’leri kim kazanacak onu seçerken, Kral TV klibimi yayınlamış,  yayınlamamış, çok da umurumda değil. 21 yaşındayım ve az şey başarmadım bugüne kadar. Ama ortadaki düzen rahatsızlık verici.
SAHNEDE ÜÇ KEZ EVLENME TEKLİFİ ALDIM
Biliyorsunuz, Pirelli’nin son takviminde ilk kez kilolu bir model kullanıldı.
-Evet, Candice! Arkasındayız kendisinin...
Moda endüstrisi bu konuda uzun süredir bir günah çıkarma içinde... Dünyada trend buyken, aldığınız tepkiler karşısında ne hissettiniz?
- Türkiye’deki bu kafanın kolay kolay değişeceğine inanmıyorum. Dünyada anlayışın ne olduğu ortada zaten. Pirelli gibi sıfır beden kullanan bir takvim bile Candice gibi kilolu bir ismi seçiyor. Gurur duyuyorum tabii... Kendime gelince asla rahatsızlık duymuyorum. Hayattan keyif almayı seven biriyim. Paris’e gidersem soğan çorbamı antrikotumu yemeden dönmem. Sadece kahvaltı için arkadaşlarımla günübirlik Antep’e gitmişliğim vardır. Sadece yemek de değil, dünyayı geziyorum,  uçaktan paraşütle atlıyorum. Yaşamayı seviyorum. Ama ne zaman kilom sağlığımı tehdit eder, o zaman bu gidişe dur derim.
Hiç “Kilo versem” diye düşündüğünüz oldu mu?
- Çook. Gitmediğim diyetisyen kalmadı. İlk ayda bir gazla 8 kilo veriyorum, hoop yine alıyorum. İnsanın yapısı denen de bir şey var. Eleştirilmeye de alışkınım, babam hayatım boyunca “Kilo ver” dedi. Ama ne zaman “Hem şişmansın hem de dans ediyorsun, ne saçmalıyorsun” gibi eleştiriler aldım o zaman destek oldu. “Sen neysen osun, değişme” dedi. Zaten ben manken miyim oyuncu muyum? Sahneye çıktığımda kimse bana “Amaaan bu şişman bunu dinlemeyelim ya” demiyor. Tam tersine, ben sahnede üç kere evlenme teklifi aldım ya!  Erkek arkadaş konusunda da sıkıntı yaşamıyorum. Kendimden memnunum.
Kendinizi seksi hissediyor musunuz peki?
- Genelde hayır.  Ama sahnede havam değişiyor. Gayet güzel elbiselerimi giyiyorum, topuklu ayakkabılarımı giyiyorum. İnce olan insanlar nasıl hazırlanıyorsa, ben de öyle hazırlanıyorum. Bizi böyle çok farklıymışız gibi değerlendirmeye gerek yok aslında.  Dans etmeyi çok seviyorum,  ne var bunda?
Aslı BARIŞ / Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN / Hürriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder