10 Eylül 2014 Çarşamba

Kangurunun ilginç özelliği

Kanguruların kuyruğu ön ve arka bacakların toplamına denk bir itici güç sağlıyor. Neredeyse embriyo halindeyken doğan kanguru cenini de akıllara durgunluk veriyor.

Fotoğraf: Beşinci Ayak
Kanguruların kuyruğu ön ve arka bacakların toplamına denk bir itici güç sağlıyor. Neredeyse embriyo halindeyken doğan kanguru cenini de akıllara durgunluk veriyor.
Amerika, Kanada ve Avustralyalı bilim insanlarından oluşan bir araştırma grubunun Temmuz 2014’te Biology Letters’da yayımlanan çalışmasına göre beş ayak üstünde yürüyorlar da diyebiliriz...
http://kesfetmekicinbak.com/besinci-ayak/3958n.aspx
Selcen Pirge yazdı / Atlas Eylül 2014, sayı 258

Erkek kangurular, kavga ettiklerinde arka ayaklarını havaya kaldırıp birbirlerine tekme atıyor. Bunu yaparken kuyruklarının üstünde duruyorlar. Kuyrukları tüm vücut ağılıklarını taşıyacak kadar güçlü. Yeni bir araştırma, kanguru kuyruğunun bir başka işlevini daha ortaya çıkardı. Bu hayvanlar, saatte yirmi kilometre hızla zıplayarak uzun mesafeler kat edebiliyor ama otladıkları, çevrede gezindikleri zaman kısa olan ön bacaklarını da kullanarak dört ayak üstünde yürüyorlar. Amerika, Kanada ve Avustralyalı bilim insanlarından oluşan bir araştırma grubunun Temmuz 2014’te Biology Letters’da yayımlanan çalışmasına göre beş ayak üstünde yürüyorlar da diyebiliriz...
Kanada’nın Simon Fraser Üniversitesi’nden Doçent Maxwell Donelan, “Yürürken kuyruklarını tıpkı bir bacak gibi kullandıklarını keşfettik” diyor. Kolorado Üniversitesi’nden Doçent Rodger Kram ise “Bu işe başlarken kuyruğun daha çok baston, denge sağlayıcı bir sırık veya tek bacaklı tabure gibi kullanıldığını düşünüyorduk” diyor ve kuyruğun gücünü keşfettiklerinde çok şaşırdıklarını ifade ediyor. Kram ve ekibinin araştırmasına göre, kuyruk ön ve arka bacaklarınkinin toplamına denk itici güç sağlıyor.

Kolorado Üniversitesi’nden yapılan basın açıklamasında, kanguruların hareketini araştırmaya 1973’te başlayan, kuyruklarına ilişkin bu yeni araştırmaya da katılan New South Wales Üniversitesi’nden Prof. Terence Dawson’un şu sözlerine yer veriliyor: “Son elli yılda yapılan çalışmalar, kanguruların verimsiz, ilkel memeliler grubundan olduklarına dair görüşü tamamen değiştirdi.” Prof. Dawson, 2012 yılında yayımlanan Kangurular adlı kitabında da saatte 12 kilometre hızın üstünde zıplamanın, koşmaktan daha az enerji gerektirdiğinden söz ediyor. Kangurular saatte 55-60 kilometre hıza ulaşabiliyor ama daha çok 20 kilometre hızla zıplamayı tercih ediyorlar.
Diğer keseli hayvanların yavruları gibi kanguru yavruları da kısa bir hamilelik döneminin ardından tam olarak gelişmeden, neredeyse embriyo halindeyken doğuyor. Doğum kanalından çıktıklarında ağırlıkları bir gramdan az olan kör yavrular, birkaç dakikada annelerinin kesesine tırmanıp içeride bir meme ucu buluyor. Yavruların gelişimi kesenin içinde tamamlanıyor. Prof. Dawson, anne sütünün bileşiminin gelişen yavrunun ihtiyaçlarına göre değiştiğini, örneğin tüy oluşumu sırasında sütte, kükürt içeren aminoasit miktarının arttığını söylüyor. Bu arada şunu da belirtelim, kangurunun artık kese dışına çıkmış, fakat süt emmeye devam eden büyük yavrusu da varsa, onun için daha yağlı, daha az akışkan süt üretiliyor.

Dawson kitabında aynı anda özellikleri tamamen farklı iki ayrı süt üretildiğini belirtiyor.
Araştırma sonuçlarını, Scientific Reports adlı akademik dergide yayımlayan Berlin Forschungsverbund Enstitüsü’nden bilim insanları, kangurularla aynı aileden sayılan bir tür valabinin (Macropus eugenii) kısa gebeliğini yüksek çözünürlüklü ultrasonla görüntüledi. Bu araştırma, diğer keselilerde de meydana geldiği düşünülen bazı ilginç gelişim aşamalarını ortaya çıkardı. Mesela ceninin, doğumun üç gün öncesinden itibaren keseye tırmanır gibi hareketler yaparak hazırlandığı keşfedildi. Enstitüden yapılan açıklamada, böyle yüksek koordineli hareketlerin, keseliler dışındaki memelilerde, gelişimlerinin çok daha sonraki aşamalarında meydana geldiği belirtiliyor.

Yeni doğan ceninin arka uzuvları küçük, lastik gibi fakat ön uzuvları kaslı ve güçlü. Prof. Dawson, bu aşamadaki ceninin yukarı, aşağı gibi yön algısının bulunduğunu, koku alabildiğini söylüyor. Illinois Üniversitesi’nden Yardımcı Doçent Karen Sears, öğrencisi Carolyn Doroba ile 2010 yılında The Anatomical Record adlı dergide yayımladıkları makalelerinde, keselilerin kısa gebelik döneminin ardından, doğum sonrası ihtiyaçlarına göre, gelişmiş ve az gelişmiş özelliklerin şaşırtıcı bileşimine sahip yavrular doğurduklarını belirtiyor. İlk bakışta kör, tüysüz, tamamlanmamış beyni ile keseli cenin rahmin dışında büyümek için hayret verici biçimde az gelişmiş görünüyor. Ancak ihtiyaçlarını doğru yerde ve zamanda karşılayan sistem gayet güzel işliyor.(atlas)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder